top of page

Duygusal Uzaklaşma: Aynı Evdeki İki Yabancı ya da "Ev Arkadaşı Gibiyiz" Sendromu | Eskişehir Çift Terapisi / Aile Danışmanlığı

  • Yazarın fotoğrafı: Süha Topçu
    Süha Topçu
  • 21 Eyl
  • 3 dakikada okunur
ormanda dans eden bir çift

Her şey yolunda gibi görünür. Büyük kavgalar yoktur, kapılar çarpılmaz, sesler yükselmez. Faturalar ödenir, çocuklar okuldan alınır, akşam yemeği yenir. Dışarıdan bakıldığında "normal" bir çifttirler. Ama evin kapısı kapandığında, aralarındaki havayı derin bir sessizlik ve hissedilir bir mesafe doldurur. Biri koltukta telefonuna, diğeri televizyona gömülür. Günler, haftalar, aylar bu şekilde geçer ve bir gün o acı gerçek bir cümleyle dökülüverir: "Biz artık ev arkadaşı gibiyiz."

Bu, bir ilişkinin en acı verici ama en sessiz krizlerinden biridir. Aldatma gibi keskin bir deprem değildir; daha çok toprağın yıllar içinde yavaş yavaş kayması, temellerin sessizce çürümesidir. Yanınızdaki insanla aranızda kilometreler varmış gibi hissettiğiniz, bir zamanlar en yakınınız olan kişinin artık bir yabancıya dönüştüğü bu durum, ilişkileri içten içe tüketen bir yalnızlık hissidir.

Peki, tutkuyla başlayan aşklar nasıl olur da lojistik bir ortaklığa dönüşür? O kıvılcım nereye kaybolur?


Bu Noktaya Nasıl Gelindi? Yabancılaşmanın Sessiz Adımları


Hiçbir çift bir sabah uyanıp "Hadi bugün ev arkadaşı olalım" demez. Bu, zamanla atılan küçük ve fark edilmeyen adımların bir sonucudur.

  1. Hayatın Koşturmacası ve "Otomatik Pilot": Kariyer hedefleri, çocukların ihtiyaçları, ev işleri, finansal sorumluluklar... Modern hayat, çiftleri birer "proje yöneticisi" haline getirebilir. İlişki, yapılacaklar listesinin en sonuna atılır. "Bu projeyi bitireyim, ilgileneceğim," "Çocuklar bir büyüsün, vakit ayıracağız" gibi ertelemelerle ilişki, öncelik olmaktan çıkar ve otomatik pilotta yaşamaya başlar.

  2. Çözülmemiş Kırgınlıklar: Söylenmemiş bir "hayır," dile getirilmemiş bir hayal kırıklığı, özür dilenmemiş bir kabalık... Bu küçük anlar üst üste biriktiğinde, aranızda görünmez bir duvar örer. Her bir kırgınlık, o duvara konmuş bir tuğladır. Zamanla bu tuğlalar o kadar yükselir ki, artık birbirinizi göremez, duyamaz hale gelirsiniz.

  3. Teknoloji ve Sahte Yakınlık: Aynı odada, hatta aynı yatakta olup, ellerdeki telefonların mavi ışığıyla aydınlanan iki ayrı dünyada yaşamak... Teknoloji, fiziksel olarak yan yana olsak bile zihinsel ve duygusal olarak milyonlarca kilometre uzağa gitmemize neden olabilir. Partnerinizle konuşmak yerine sosyal medyada gezinmek, ona bir şey anlatmak yerine bir diziye dalmak, yavaş yavaş gerçek yakınlığın yerini sahte bir meşguliyetin almasına yol açar.

  4. Kaliteli Zamanın Yok Olması: Birlikte zaman geçirmek, aynı odada bulunmaktan ibaret değildir. Birlikte televizyon izlemek, çoğu zaman kaliteli zaman değildir. Kaliteli zaman; dikkatinizin %100'ünü birbirinize verdiğiniz, göz teması kurduğunuz, sohbet ettiğiniz, güldüğünüz, yani bağ kurduğunuz anlardır. Bu anlar azaldıkça, aradaki bağ zayıflar. Eskişehir Çift Terapisi / Aile Danışmanlığı


"Ev Arkadaşı" Olmaktan Çıkıp Yeniden "Partner" Olmak: Ateşi Yeniden Harlamak


İyi haber şu ki, bu durum bir kader değildir. Küllerin altında hala bir kor olabilir. O koru yeniden alevlendirmek ise bilinçli bir çaba gerektirir.

1. Adım: Sessizliği Bozun (Fark Et ve Konuş) İlk ve en zor adım, sorunu kabul etmek ve isimlendirmektir. Suçlayıcı bir "Benden çok uzaklaştın" yerine, "Ben Dili" ile konuşun: "Son zamanlarda kendimi sana karşı biraz mesafeli ve yalnız hissediyorum. Arada bir ev arkadaşı gibi olduğumuzu düşünüyorum ve bu beni üzüyor. Bu bağı yeniden kurmak için ne yapabiliriz diye konuşmak isterim." Bu, bir saldırı değil, bir yardım çağrısıdır.

2. Adım: "Biz Zamanı"nı Kutsal İlan Edin Ajandanıza, iş toplantısı gibi, iptal edilemez ve ertelenemez "ilişki randevuları" ekleyin. Bu, pahalı bir akşam yemeği olmak zorunda değil.

  • Haftada bir gece, sadece ikinizin olacağı, teknolojiden uzak bir yürüyüş.

  • Birlikte yeni bir yemeğin tarifini denemek.

  • Eski albümlere bakıp anıları yad etmek.

  • Sadece 20 dakika boyunca, günün kritiğini yapmadan, hayaller ve hisler üzerine sohbet etmek. Önemli olan, o zaman diliminde tüm dikkatinizin birbirinizde olmasıdır.

3. Adım: Merak Duygusunu Geri Getirin İlişkinizin ilk günlerini hatırlayın. Partneriniz hakkında her şeyi öğrenmek için ne kadar hevesliydiniz. O merakı yeniden canlandırın. Ona, cevabını bildiğinizi sandığınız soruları değil, gerçek soruları sorun:

  • "Bu aralar seni en çok ne heyecanlandırıyor?"

  • "Eğer hiçbir engelin olmasaydı, yarın ne yapmak isterdin?"

  • "Bugün seni en çok gülümseten şey neydi?" Partnerinizin hala keşfedilecek bir dünya olduğunu kendinize hatırlatın.

4. Adım: Mikro Bağlantılar Kurun Romantizm, sadece büyük jestlerle ilgili değildir. Gün içine serpiştirilmiş küçük anlarla ilgilidir.

  • Günün ortasında gönderilen "Seni düşünüyorum" mesajı.

  • Yanından geçerken omzuna konulan bir el.

  • Yaptığı bir şey için içten bir teşekkür ve takdir cümlesi ("Bu akşam yemeği için ne kadar yorulduğunu görüyorum, eline sağlık").

  • Sebepsiz bir sarılma. Bu küçük anlar, duygusal banka hesabınıza yapılan yatırımlardır ve zamanla büyük bir sevgi birikimi oluştururlar.

Sonuç: Bakım Yapılmayan Bahçe Yabani Otlarla Kaplanır

Bir ilişki, kendi haline bırakıldığında hayatta kalan bir organizma değildir. Tıpkı bir bahçe gibidir. Eğer onu bilinçli olarak sulamaz, çapalamaz, sevgi ve ilgi güneşiyle beslemezseniz, zamanla yabani otlar ve ayrıklar (hayatın stresi, ihmal, kırgınlıklar) her yeri kaplar ve çiçekler solar.

"Ev arkadaşı gibi olmak" bir son değil, acil bir uyarı sinyalidir. Bahçenizin acil bakıma ihtiyacı olduğunu gösteren bir işarettir. Bu sessizliği kırmak, birbirinize yeniden merakla yaklaşmak ve küçük adımlarla da olsa o bağı yeniden örmeye başlamak, aynı evin içindeki iki yabancıyı, yeniden hayatı paylaşan iki sevgiliye dönüştürebilir.

 
 
 

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page